dugme

22 Ocak 2012 Pazar

Zayıflama çayları gerçekten zayıflatır mı?



Zayıflama çayları
gerçekten zayıflatır mı?
Zayıflamak için her türlü yöntemi denediniz, en sonunda bir arkadaşınız zayıflama çayından bahsetti. Hemen bir paket satın alıp dener misiniz? Birçoğunuzun bu soruya evet yanıtını duyar gibiyim. Bu yazımı okuduktan sonra eminim elinizdeki zayıflama çayını çöpe dökeceksiniz, ya da işlevini tamolarak öğrenip zayıflama amacıyla değil gerçek kullanım amacına uygun olarak tüketeceksiniz.

Zayıflama çaylarının ortak noktası sinameki

Hemen hemen her zayıflama çay karışımında sinameki bitkisi bulunur. Barsakları çalıştırmasıyla yüzyıllardır akut kabızlığın tedavisinde geleneksel yöntem olarak kullanılan bu bitkinin uzun dönem kullanımı bağırsak sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bazı hücrelerin zarar görerek besin öğelerinin bazılarının vücut tarafından emilememesi söz konusu olur.En önemli yan etkileri; bazı enfeksiyonlar, ishaller,  karaciğer hastalıkları, kabızlığın kronikleşmesi ve kolite benzer bağırsak hastalıklarının oluşmasıdır.

Zayıflama çaylarının içine sinameki konulmasının en önemli nedeni müshil etkisidir. Unutmayın şişmanlık vücutta kilo fazlalığı değil yağ fazlalığıdır. Vücuttan aşırı şekilde su kaybettiren ve dışkı oluşumunu artırarak gerekli birçok vitamin ve mineralin kullanılmadan atılmasını sağlar. Bu da uzun dönemde ciddi hastalıklara zemin hazırlar.

Zayıflama çaylarının diğer bir ortak noktası idrar söktürmesidir

Günlük olarak bir kişinin ter, solumum, idrar ve dışkı yoluyla 2,5 litre su kaybettiği, buna karşılık metabolizmanın ürettiği su, yiyecek ve içeceklerle alınan suyun da 2,5 litre civarında olduğu bilinmektedir. Alınan ve kaybedilen sıvının her zaman dengede olması sağlığın korunmasında birinci derecede önemlidir.

Fazla idrara çıkmaya sebep olan yani di-üretik etkisi olan bitkiler vücuttan aşırı miktarda sıvı kaybı sağlamaktadır. Kaybedilen sıvı tartıya çıkınca kilo kaybı olarak yansıdığından zayıflama konusunda ticari faaliyet yapanların ilgi odağı olmuş ve diyet pazarına zayıflatıcı ürün olarak girmesi sağlanmıştır.

Bitki çaylarında bulunan flavonoidler gibi antioksidan maddelerin bazı yararları olabilir, ancak unutulmaması gereken konu bitki çaylarının doz aşımı durumunda zehirleyici olabildikleridir.

Bitkisel çaylar bilinçli tüketilmeli

İlaçların birçoğu bitkisel özlerden elde edilmektedir. Yani bitkilerin tedavide kullanılması yeni bir kavram değildir. Ancak bitkilerin tedavi edici özelliği bilimsel olarak kanıtlanmış olmalı ve mutlaka standartlaştırılarak kullanım dozu belirlenmelidir. Piyasa satılan tüm ilaçlar klinik olarak etkinliği kanıtlandıktan sonra Sağlık Bakanlığının izniyle piyasaya sürülmektedir.

Aktar veya benzer yerlerde satılan birçok bitkinin ve çayının nereden toplandığı, nasıl saklandığı, etken maddesinin yoğunluğu bilinmemektedir. Bu nedenle bilinçsizce tüketimi toksik etki yaratarak ölüme bile neden olabilir.
Bitkilerde bulunan etken maddelerin bazı ilaçlarla ters etkileşime girdiğini de akıllardan çıkarmamak gerekir. Örneğin baş ağrısı için ya da tansiyonunuz için kullandığınız ilaçlarla etkileşebilen bu etkenler, kanamaya neden olabilir, kanın pıhtılaşmasını sağlayabilir, zehirleyebilir kısaca sizi hastanelik edebilir.

Çarpıcı bir örnek:
Kekik çayı içerek acile kaldırılan kişileri yakın zamanda medyadan duymuşsunuzdur. Kekiğe benzer en az 10 çeşit bitkinin var olduğunu bu nedenle her kekiğin aynı olmadığını, içindeki etken maddenin her türünde farklı dozlarda bulunduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Tabi örnek olarak kekikten bahsettim, daha birçok bitkinin aynı şekilde zehirli olabilen benzerlerine her zaman rastlamak mümkündür.


Siz siz olun konunun uzmanına danışmadan bilinçsizce bu ürünleri kullanmayın.

Yeni yıl diyeti – 2012‘de sağlıklı ve fit olmak için diyet tüyoları 1

Yeni yıl diyeti – 2012‘de sağlıklı ve fit olmak için diyet tüyoları 1
2012‘de sağlıklı ve fit olmak için diyet tüyoları:

Birçok insan bazı tarihleri yenilenmek ve yeni hedefler koymak için bir fırsat olarak görüyor ve ve ayrı bir anlam yüklüyor. Deneyimlerimden çok iyi biliyorum ki birçok insan kilo vermeyi ya da başka deyişle zayıflamayı önemli bir yeni yıl hedefi yapıyor. Ben de bir diyetisyen olarak kilo vermek ya da zayıflamak hedefi koyanları hedeflerine doğru ve sağlıklı şekilde adım adım yaklaştırmak istiyorum. Beni takip edin ve klasik diyetisyen kuralları, diyet listeleri ve yasaklar olmadan da zayıflanabileceğini gösterin kendinize..

Diyete başlarken dikkat edilecek ilk ve önemli bir nüans:
‘Başlarken bırakacağınızı da garantiliyorsunuz aslında. Bu nedenle bu sefer diyete değil okumaya başlıyorsunuz önerilerimi. Anlaştık mı?’
Diyetisyen Aysen Arıcan

Gebelikte Bulantı Kusma ve Baş Dönmeleri


Gebelikte görülen bulantılara genel olarak “sabah hastalığı” da denilir. Gebeliğin ilk haftalarında görülen ve kusmaya kadar giden, nedeni belli olmayan ve sonuç olarak da beslenme güçlüğüne neden olan durumdur.

SABAH HASTALIĞI

Sabah kalkarken baş dönmesi, kısa süreli mide bulantısı en sık görülen belirtileridir. Çoğu zaman bu belirtilere koku hassasiyeti, mide ekşimesi, şişkinlik hissi, bazı besinlerden tiksinme, iştahsızlık gibi belirtiler de eşlik eder. Şiddetli ve inatçı kusmalar söz konusuysa hamile bayanın kaybettiği sıvı ve elektrolitlerin doğru zamanda ve doğru şekilde karşılanması gerekir.

Bulantı, kusma ve baş dönmelerinin hepsi bir araya gelince hamileliğin ilk belirtileri olarak da algılanır. Bu durumda hemen doktorunuza giderek muayene olmayı ihmal etmemelisiniz.

Sabah hastalığı; Gebeliğin erken döneminde 4-8. haftalarında sıklıkla görülen bir durumdur. Gebeliğin 16. haftasından sonra genellikle düzelir. Ancak bazı kişilerde gebelik boyunca sürebilir.

İlk gebeliklerde daha fazla görülen sabah hastalığı ikinci ve üçüncü gebeliklerde daha nadir görülmektedir. Mide bulantısı, baş dönmesi, kusmalar, bazı besinlerden tiksinme gibi belirtilen duruma sabah hastalığı adı verilmiştir çünkü bu tip belirtiler genellikle sabahın ilk saatlerinde daha sık görülür.

Gebeliğin erken döneminde sabah hastalığı sonucu bulantı ve kusmaları olan anne adaylarının daha sağlıklı bir gebelik dönemi geçirdikleri ve düşük doğum yapma risklerinin daha az olduğu bilinmektedir. Ayrıca sabah hastalığı görülen gebelerin hormon düzeylerinin gayet iyi olduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen tıp bilimi bunun kanıtını henüz ortaya koyamamıştır.
Bu tespitten yola çıkarak şunu belirtebilirim. İnsan vücudu çok sağlam bir savunma sistemine sahip, eğer kişi savunma sistemini bozacak tarzda yaşamıyorsa, vücut dışarıdan gelecek her türlü tehlikeyle başa çıkabilecek sistemler geliştirmiştir.

Çoğul gebelik (ikiz, üçüz)  durumu, hazmedemeyeceği kadar çok yemek, çok yağlı besinlerle beslenmek, ev dışında nasıl pişirildiğini bilmediği yemekleri yemek, yeterli beslenmemek, tek besine dayalı beslenmek, hormon düzeninin değişmesi, istenmeyen gebelik sabah bulantılarının diğer nedenleridir.

Bulantı ve kusmanın şiddeti duygusal nedenlerle artar ya da azalır.


Bulantı ve Kusmaları Önlemek İçin Öneriler

  • Sabah uyandığınızda yatakta doğrulun, sırtınızı arkanıza dayayarak bir süre oturun.
  • Yataktan kalkmadan önce bir kaç tuzlu kraker, kuru ekmek, leblebi gibi nişastalı, mide asidini azaltacak besinler atıştırın.
  • Yataktan çok yavaş kalkın.
  • Gün içinde öğünlerinizde yemek miktarınızı azaltın, öğün sayısını arttırın. 3 öğün yerine ihtiyaçlarınızı 6 öğüne bölerek karşılayın.
  • Yağlı besinler, kızartmalar, yağlı yemekler yemekten kaçının.
  • Kokusunu duymak istemediğiniz, tiksindiğiniz besinleri eve almayın.
  • Midenizde aşırı doluluk yaratmaması için yemek sırasında sıvı alımından kaçının. (cacık yerine yoğurt, meyve hoşafı yerine meyve, çorba yerine ekmek tüketin)
  • Midenize dokunan besinleri tüketmeyin.
  • Alışık olmadığınız hiçbir besini bu dönem denemeyin.
  • Fazla baharatlı besinlerden uzak durun.
  • Midenizin boş kalmaması için 2 saat arayla beslenin.
  • Yavaş yavaş yemek yiyin, acele etmeyin.
  • Bir besini yedikten sonra şikâyetleriniz arttıysa o besini listenizden çıkarın. Ama yemek yememeyi düşünmeyin. Besinleri tadarak size rahatsızlık vereni bulun ve tüketmeyin.
  • Günde iki kereden fazla kusuyorsanız, gün buyu diğer şikâyetleriniz sürüyorsa doktorunuza mutlaka danışın.


Eğer bulantı ve kusmalar gün boyu sürüyorsa, kilo kaybı, yemek yiyememe gibi sonuçlara neden oluyorsa bu durum tedavi edilmesi gereken bir hastalık (Hyperemesis Gravidarum yani gebeliğin şiddetli bulantısı) olarak kabul edilir. Mutlaka doktor kontrolünde tedavi edilmesi gereklidir.
Tedavi edilmeyen hiperemezis durumu anne ve bebek açısından bazı riskleri arttırır. Yeterli ve dengeli beslenememe sonucu vitamin ve mineral yetersizlikleri, anemi, kramplar, bebeğin gelişmesinde gerileme, anne adayının hızla kilo kaybetmesi, hidrasyon (su kayıpları) gibi istenmeyen durumlar gelişebilir. Bu nedenle kendinizi izleyin, anormal bir durum olduğunu seziyorsanız mutlaka doktora gidin. Gerekirse doktorunuz serumla su, vitamin, mineral desteği sağlayacak tedavi verebilir.

Sabah Hastalığı Bebeği nasıl etkiler?

Kilo kaybının olmadığı, anne adayının sıvı ve elektrolitlerini kaybetmediği, daha hafif seyreden bulantı ve kusma şikâyetleri bebeğe zarar vermez.

Ancak çok şiddetli bulantı ve kusma sonucu anne adayının sıvı ve elektrolit kaybı dikkate alınmaz ve tedavi edilmezse bebek düşük doğum ağırlıklı dünyaya gelebilir. Ayrıca düşük riski de yüksektir.

Yararlanılan Kaynak: ‘Gebelik ve Emzirme Döneminde Beslenme’, Yazar: Diyetisyen Aysen Arıcan-Diyetistanbul Yayınları 2008

Hamilelikte Çikolata Aşermek


Çikolata özellikle de bitter çikolata magnezyum ve demirden zengin bir besindir. Hamile bir bayanın canının çok fazla çikolata istemesinin nedeni kansızlık olabilir.
Demir içeren et, hindi gibi daha besleyici besinleri yeteri kadar almıyorsanız, bu yoksunluk çikolata yeme isteği olarak karşınıza çıkabilir. Magnezyum için ise kuru meyveler, tam tahıllar iyi birer kaynaktır.
Yeterli ve dengeli beslenmiyorsanız vücudunuz eksikliğini hissettiği besin öğelerini çeşitli yollardan karşılama yoluna gidebilir.

Çikolata mutluluk hormonu olan endorfin hormonunun salgılanmasını sağlar. Bu nedenle çikolata yiyen kişi kendini kısa süreli de olsa mutlu hisseder.
Mutluluğun kısa süreli olma nedeni kısa sürede artan kan şekeridir. Bir süre sonra aniden kan şekeri düşer ve hamilelikte bireyin kendini kötü hissetmesiyle belirti vermeye başlar. Bu nedenle ölçülü miktarda öğün sonrasında çikolata yemek gerekir. Ana öğün sonrasında veya ara öğünde süt gibi proteinli bir besinle tüketilmesini öneriyorum.  Böylece kan şekerinizin çabuk yükselip düşmesini engelleyebilirsiniz.

Çikolata herkesin çok sevdiği bir yiyecektir. Çocukluktan itibaren tatlı tadına ve çikolataya olan düşkünlük hamilelikte yeniden ortaya çıkabilir. Duygusal durumdaki değişimler sebebiyle çikolatayı psikoloik olarak da aşermek mümkündür.

GESTASYONEL DİYABET (GEBELİK ŞEKERİ)


“Gebelik ve emzirme döneminde beslenme” adlı kitabımı okuyan birçok anne adayının en çok ilgisini çeken bölüm gebelik diyabeti bölümüydü. Her 10 gebeden 3 ila 4 ünde tespit edilen gebelik diyabeti sağlıklı bebek dünyaya getirmenin önünde çok önemli bir engel. Bu nedenle bugün gebelik diyabeti ile ilgili önerilerimi paylaşacağım.

Diyabet kısaca insülin yetersizliğine bağlı olarak kanda şekerin yükselmesidir.
Gestasyonel diyabet- gebelikte görülen şeker hastalığına denir.
·        Pregestasyonel diyabet- anne adayı gebe kalmadan önce de şeker hastasıdır.
·        Gestasyonel diyabet- gebelik sırasında ortaya çıkar.

Gestasyonel diyabet olduğunuzu nasıl anlarsınız?
  • Sık sık terleme ve titreme atakları geçiriyorsanız,
  • Ağzınızda kuruma hissi oluşuyorsa,
  • Litrelerce su içme isteği ve buna bağlı olarak sık idrara çıkıyorsanız,
  • El, ayaklar, dudak kenarlarında karıncalanma hissiniz artıyorsa,

Pregestasyonel diyabetli değilseniz gebeliğinizin 24–28. haftalarında doktorunuz şeker yükleme testi (GTT-Glikoz Tolerans Testi) yaptırmanızı isteyecektir. Bu testleri zamanında yaptırmayı ve doktorunuzla paylaşmayı lütfen ihmal etmeyin.

Gebelik diyabeti olan anne adayları nasıl beslenmeli?

  • Günde 3 ana öğün ve 3 ara öğün olmak üzere 6 öğün tüketin.
Az ve sık beslenme modeli ile günde 6 öğün beslenmek kan şekerinin gün içinde dalgalanmasını önler. Uzun süre aç kalırsanız kan şekeriniz önce düşer, ardından dokular parçalanarak şeker elde edilir, bu esnada atık madde olarak keton cisimleri kanda birikmeye başlar. Bu maddelerin düzeyinin yükselmesi annenin ve bebeğin sağlığını olumsuz etkiler.

  • Temel besin gruplarından yeterince tüketmeye özen gösterin.
Et, süt, sebze, meyve, tahıl ve yağ grubu besinlerden ihtiyacınız kadar tüketmelisiniz. Şekerinizin yüksek çıkması bazı besinlerden mahrum olmanıza neden olmaz. Sadece miktarlar konusunda biraz daha dikkatli olmanızı gerektirir.

  • Çeşitli besinler tüketmeye özen gösterin. Tek tip besinlerle beslenmeyin. Çeşitli besin tüketmenin en iyi yolu besinlerin değişim listelerini öğrenmektir. Böylece hangi besinin yerine ne yiyebileceğinizi bilirsiniz. Bu besinlerden çeşitli alternatifler üretilerek birbirinden farklı besinler elde edebilirsiniz. Değişim listeleriyle ilgili bilgi almak için bana mesaj atabilirsiniz.
  • Hangi Gruptan Ne kadar yemeniz gerektiğini hesaplayın.Gebelik için gerekli tüm besin öğelerini dengeli beslenirseniz karşılayabilirsiniz. Bu konuda hangi besin grubundan ne kadar ihtiyacınız olduğunu diyetisyeninize danışarak öğrenebilirsiniz.

  • Günde en az 2,5–3 lt su için. Ödemlerin olmaması, vücudunuzdaki su ve elektrolit dengesinin sağlanması için su içmeyi alışkanlık edinin.

  • Kan şekeri ölçümlerinizi ve her gün yediklerinizi düzenli olarak kaydedin. Kan şekerinizde yükselme olduğu gün besin günlüğünüzü kontrol ederek nerede hata yaptığınızı böylece anlayabilirsiniz.

  • Tokluk kan şekeri takibi yaparak 6 öğüne karbonhidrat içeren besinleri paylaştırın. Örneğin sabah hiç ekmek veya tahıl grubundan bir besin yemeyip, öğle yemeğinde pilav, ekmek, meyve gibi tüm karbonhidrat içeren besinleri bir arada tüketmemelisiniz. Aksi takdirde sabah kan şekeriniz düşer, öğlen ise yemek sonrası kan şekeriniz çok yükselebilir.

  • Kan şekerinizi hızla yükseltebilecek basit karbonhidratlardan kaçının. Yani düşük glisemik indeksli besinleri tercih edin. Gazlı içecekler, şekerli meşrubatlar, meyveli içecekler, şuruplar, alkollü içkiler, şeker eklenmiş içeceklere beslenmenizde çok fazla yer vermeyin. Şekerli içecekler yerine şekersiz bitki çayları, ayran, su ve sütü tercih edin.

  • Şeker, bal, pekmez ve her türlü şekerli gıda tüketiminizi azaltın. Kan şekeri düzeyinize göre bu tür besinlerden ara sıra yiyebilirsiniz. Fakat hangi öğünde ve hangi miktarda yemeniz gerektiğini mutlaka diyetisyeninize danışarak öğrenin. Beyaz şeker yerine tüketebileceğiniz, gebelikte kullanımı güvenli olan tatlandırıcıları kullanabilirsiniz.

UNUTMAYIN!
Diyabetli bir gebe de olsanız bebek bekliyorsunuz. Vücudunuzun sesini dinleyerek, doğru bilgilerin ışığında sağlıklı beslenmelisiniz

Hamilelik döneminde sık karşılaşılan Anemi ve beslenme


Hamilelik döneminde sık karşılaşılan Anemi ve beslenme

‘Halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, gebelik sürecinde en sık karşılaşılan sağlık sorunudur.  Gebelikte tedavi edilmeyen anemi annenin ve karnında taşıdığı bebeğin yaşamını tehdit eder.’

Demir, kanda oksijenin taşınması işlevini gören hemoglobinin yapısında bulunur. Demir eksikliğine bağlı olarak kanda hemoglobin değerleri azalır. Buna bağlı olarak dokulara yeteri kadar oksijen taşınamaz. Bilindiği gibi oksijen tüm canlıların yaşamı için elzemdir. Dokular yeteri kadar oksijeni sağlayamazsa fonksiyonlarını yerine getiremez. Bir anlamda daha yavaş çalışır.
Hamile bir kadının normal fizyolojik durumuna fetal büyüme de eklenmiştir. Halk arasında “iki kişi olmak, karnında insan taşımak” deyimleri kullanılır. Bu durum annenin bazı besin öğelerine duyduğu ihtiyacın artmasına neden olur.
Bebeğin tüm ihtiyacı olan enerji ve besin öğeleri kordon kanı sayesinde anneden karşılanmaktadır. Bu nedenle annenin anemik olması bebeğin gelişimi için gerekli olan besin öğelerinin yeterince karşılanamamasına neden olur. Sonuçta gelişmesi gerilemiş, düşük tartılı bebek dünyaya gelme olasılığı yükselir.


Hamilelik Döneminde Görülen Anemi nedenleri

Yetersiz ve dengesiz beslenme
Demirden zengin besinlerden fakir beslenme
Vejetaryen beslenme tarzı
Gebelik nedeniyle artan kan hacminin artması
Gebelik nedeniyle artan demir ihtiyacının karşılanamaması
Tahıla dayalı beslenme
Aşırı kafein tüketimi (çay, kahve, kafein)
Kötü çevre ve yaşam koşulları
Enfeksiyonlar
C vitamininden yoksun beslenme
Bağırsaklardaki emilim bozuklukları

Anemi gebelikte erken fark edilmeyebilir, sonuçta sinsice ilerler ve anne ile bebeğin sağlığını olumsuz etkiler.

Anemi sorunu yaşayan gebelerin düşük doğum ağırlıklı bebek dünyaya getirme ve düşük yapma riskleri yüksektir.

Anemik anne adayında gibi belirtiler görülür?

Toprak yeme, çiğ pirinç yeme
Ağız kenarında çatlak ve yaralar
İsteksizlik
Devamlı uyku hali
Baş dönmesi
Yorgunluk
Halsizlik
Soluk cilt
Çarpıntı


Anemi nasıl tedavi edilir?
Aneminin tedavisi demir takviyeleri ile yapılır.
Demir takviyesi gebelerde genellikle oral yoldan (ağızdan) yapılmaktadır.Yani demir içeren tablet ya da sıvı preperatlar kullanılır. Çok ağır kansızlık durumunda, midede sorunlar varsa demir takviyesi intramusküler (kas içine iğnelerle) veya çok ağır durumlarda venöz damar
yoluyla yapılabilmektedir.
Beslenme açısından ise demirden zengin besinlerin diyette daha fazla yer alması sağlanmalıdır.Demirden zengin besinler başta karaciğer ve kırmızı etler olmak üzere tavuk ve hindi eti, bazı balık türleri ve yumurtadır.
Gebelik süresince demir ihtiyacı günlük 20-25 miligramdır. Kansızlığın derecesine göre ihtiyaç daha fazla da olabilir. Ayrıca çay, kola ve kahve gibi kafeinli içecekler, aşırı kepekli gıdalar ve demirin emilimini bozan diğer besinlerden uzak durulmalı, demir ilaçlarının kullanıldığı saatlerde süt ve yoğurt tüketilmemelidir.

GEBELİKTE AŞIRI KİLO ALIMINA DİKKAT


Sağlıklı yaşamın temeli anne karnında başlar


Sağlıklı yaşamın temeli anne karnında başlar, bu nedenle gebelik döneminde sağlıklı beslenmek ve gebeliğin gerektirdiği bazı özel ilaveleri yeteri kadar almak çok önemlidir.

Gebe ve emziklilik, kadın için doğal fizyolojik olaylardır. Gebelik ve emziklilikte kadının beslenmesinde amaç;

*Kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılayarak vücudundaki besin öğeleri yedeğini dengede tutmak
*Bebeğin normal büyümesi ve salgılanan sütün gerektirdiği enerji ve besin öğelerini tam olarak karşılamaktır.

Bebeğe zarar verir ya da bebeğe yaramaz korkusu

10 yıla yakın meslek hayatımda sanırım yüzlerce gebeye beslenme danışmanlığı yaptım. Hepsinde de ortak bir duygu vardı. Bu duygu yedikleri bebeğe zarar verir ya da yaramaz korkusuydu. Bu duyguyla çoğu zaman aşırı beslenmeye bağlı fazla kilo kazanmışlardı.

İlk 3 ayda 10 kilo alan bir danışanım hala yetersiz beslendiğini düşünüyor ve eşine devamlı yemek sipariş ediyordu. Ona gebelik döneminde beslenmenin önemini ve fazla kilo alırsa doğumun riskli olacağını, hatta bebeğinin yaşamını tehlikeye attığını anlattığımda önce dehşete kapılıp ardından önünde kalan zamanı en iyi nasıl değerlendireceğini ve gram gram ne yemesi gerektiğini sormaya başladı.

Beslenme düzenini kurmalarını öğretiyoruz

Elbette biz diyetisyenler insanların ne yiyeceğini harfi harfine belirlemiyoruz. Bu nedenle ihtiyaçlarını belirleyip hangi düzende, hangi seçenekleri birbirinin yerine yiyebileceklerini anlatarak beslenme düzenini kurmalarını öğretiyoruz.

İlk üç ayda 10 kilo alan danışanıma adım adım aşağıdaki bilgileri anlatarak, anlamasını sağlayarak ve alışkanlıklarını olumlu yönde değiştirerek toplamda 16 kilo almasını sağladım. Bebeği 3200 ağırlıkta ve çok sağlıklı olarak dünyaya gelmişti. Gebeliği boyunca haftada bir kez görüşüyor ve yediklerini yazdığı defteri beraber inceleyerek yapılması gerekenleri belirliyorduk. Bebeği şu an 1 yaşında, şu an bebeğinin sağlıklı beslenmesi ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması için hala görüşüyoruz.

Peki tüm görüşmelerimiz boyunca ona neler mi anlattım?

Fazlası da yetersizi de anne ve bebek sağlığına zarar verir

Gebelikte fazla beslenme yetersiz beslenme kadar anne ve bebek sağlığına zarar verir. Bu nedenle bilinçsizce her besine saldırmak değil dengeli bir şekilde gereksinmelerin karşılanması gerekir.
Bu gereksinmeler yaş, fiziksel aktivite durumu, gebeliğin başlangıcındaki ağırlık, besin depolarının yeterlilik derecesi gibi birçok etmene bağlıdır.Bu nedenle kalorilik matbu listelerden uzak durulmalıdır.

Temel ilkeler
(Her görüşmemizde bu mesajlardan bir veya bir kaçı üzerinde yoğunlaştığımızı hatırlatmama gerek yok sanırım.)

  • 5 temel besin grubundan yeterli tüketmeye çalışın.
  • Tüketilmesi gereken besinleri günde 6 öğüne dengeli bir şekilde paylaştırın.
  • Gebe olmanız demek iki kişilik yemenizi gerektirmez.
  • Panik yapmayın bir besin yararlı diye duyduğunuzda o besinden her gün yemeliyim inancından uzaklaşın.
  • Güvenli gıda tüketmeye özen gösterin. Özellikle açıkta satılan besinleri satın almayın.
  • Alışık olmadığınız besinlere dikkat edin, eğer sağlıksız koşullarda yapıldığı kanaatindeyseniz sakın tüketmeyin.
  • Her gün en az 2-3 bardak süt veya yoğurt tüketin. Süt sevmiyorsanız sütlü tatlılar, ayran, kefir, cacık, sütlü çorbalar gibi çeşitli şekillerde kalsiyum ihtiyacınızı karşılayın.
  • Gebeliğe kilolu başladıysanız eğer çok yağlı, şekerli besinler tüketmemeye çalışın.
  • Her gün düzenli egzersiz yapın. Gebelik için en uygun egzersiz yürüme ve yüzmedir.

Aysen Arıcan
Diyetistanbul

GEBELİKTE BESLENME,GEBELİKTE NASIL BESLENİLİR


Gebelik Döneminde Sağlıklı Beslenmenin 8 Altın Kuralı

Başarılı geçen gebelik dönemi, sonrasındaki zamanlarınız için bedeninize yaptığınız en önemli yatırımlardan biridir.

Özellikle bazı bayanların estetik kaygılarla bu dönemi sağlıksız beslenerek geçirdiklerini gözlüyoruz. Aşırı kilo almamak için ekmek tüketmemek, mide bulantısı vb bahanelerle yemek yemeyi reddetmek de yanlış beslenme davranışlarının başında geliyor. Ya da tam tersine iki kişilik yemek yeme davranışı gelişebiliyor. Böyle bir durumda ise anne adayı aşırı kilo alarak doğumu riske atıyor ve doğum sonrası fazla kilolarıyla baş başa kalıyor.

Güzelliğinizi yitirmeden de sağlıklı bir gebelik dönemi geçirebilirsiniz. Bunun için yapılacaklara kısaca değinmek istiyorum.

Gebelik döneminde sağlıklı beslenmek İçin 8 altın kural

1-Gebeliğe bedenen ve ruhen iyi hazırlanın. Fazla kilolarınız varsa gebe kalmadan önce diyetisyene giderek sağlıklı beslenmeyi öğrenin ve ideal kilonuza ulaşın.

2-Gebeliğiniz süresince kilo alımınıza dikkat edin. İdeal kilosunda gebe kalan bir kadının ortalama 9-12 kg ağırlık kazanması normal kabul ediliyor.

3-Öğün saatlerinizi düzenleyerek işe başlayın. Örneğin sabah kahvaltı etmiyorsanız güne güzel bir kahvaltı ile başlamayı adet edinmelisiniz.
Mide bulantısı, kusma, iştahsızlık veya buna benzer yakınmalarınız olabilir bunu gidermenin en iyi yolu kısa aralıklarla az ve sık beslenmektir. Ayrıca çok ağır yağlı besinlerden de kaçınmanız oluşabilecek gaz ve şişkinlik gibi sorunlarınızı da ortadan kaldırır.

4-Besin gruplarını, hangi besinlerin ne içerdiğini ve ne kadar tüketmeniz gerektiğini öğrenin. Sağlıklı beslenmek kendi sağlığınızı korumanın yanında gebelik döneminde bebeğin gelişimini sağlar.
5 temel besin grubu

Et Grubu besinler; (yumurta, et, tavuk, balık, peynir, hindi vb proteinden zengin besinler ); Özellikle demir, B12 vitamini, fosfor, B2, B6, folik asit gibi önemli besin öğelerinin zengin kaynağıdır. Balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri gereksinimi gebelik ve emzirme döneminde artar bu nedenle haftada en az 2-3 porsiyon balık tüketilmelidir.  Bu gruptan her gün en az 3-4 porsiyon tüketmeniz gerekir.

Süt Grubu besinler; (Süt, yoğurt, kefir, ayran, kımız): Bu grupta bulunan besinler kalsiyumun en zengin kaynağıdır. B12, B6, A Vitamini gibi birçok besin öğesinin de en önemli kaynağıdır. Günde en az 3 bardak yağsız veya yarım yağlı süt grubundan tüketmelisiniz.

Sebze-Meyve Grubu; A,C,K vitaminin ve potasyumun en zengin kaynağıdır ayrıca önemli ölçüde su ve karbonhidrat gereksinmemizi karşılar. İçerdiği antioksidan maddeler sayesinde bağışıklık sistemi için çok önemlidir. Günde 3-4 porsiyon meyve 2-3 porsiyon sebze tüketin

Tahıl Grubu; (ekmek, pilav, makarna, bisküviler, krakerler, patates, leblebi vb nişasta içeriği zengin besinler): İhtiyacımız olan enerjimizin en önemli kaynağıdır. Özellikle tam taneli tahıllar, beyazlatılmamış ürünler kan şekeri dengesini sağlamada önemli yer tutar. Günlük 12-14 dilim ekmek veya alternatiflerinden mutlaka tüketmeye çalışın.

Yağ Grubu; (zeytinyağı, yağlı tohumlar, fındık, ceviz, mayonez, tereyağı vb) Önemli ölçüde enerji ihtiyacımızı karşılamamızı ve yağda eriyen vitaminlerin vücutta kullanılmasını sağlar. Özellikle bitkisel sıvı yağlarda bulunan doymamış yağ asitleri bebeğin beyin gelişiminde önemli rol oynar. Katı yağları hayvansal gıdalarla aldığınız için Günde 20-30 gr sıvı yağ tüketimi ihtiyaçlarınızı karşılamaya yeterlidir.

5-Doktor ve diyetisyen kontrollerinizi ihmal etmeyin. gebeliğin seyri ve yapmanız gerekenler konusunda en iyi yardımı size yapacak kişiler doktorunuz ve sağlık ekibidir. Test sonuçlarınıza göre bazı vitamin mineral takviyeleri, ilaç vb önerilerde bulunabilirler.
Etrafınızdaki kişiler, komşunuz, arkadaşınız sizi yanlış yönlendirebilir bu da istemediğiniz sonuçlara sebep olabilir buna imkân vermemeye özen gösterin.

6-Düzenli egzersiz yapın. özellikle her gün yapılan 30-45 dakika yürüyüşün bebeğinizin hareketlerinde gelişme, doğumunuzun rahat olması, fazla kilo almamanız ve stresinizi yenme üzerine çok önemli katkıları bulunmaktadır. Ayrıca egzersizin, cilt sarkmalarını önlediği ve daha sağlıklı ve güzel bir görünüm için birebir olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Gebelik döneminde yürüyüş, yüzme, dans gibi egzersizleri yapabilirsiniz.

7-Günde 2-3 litre su için. Su olmadan yaşam olmaz, insan bedeninin %55-60?ı sudur ve yeni doğan bebeğin su oranı %70 civarındadır, ayrıca gebelik döneminde yediğiniz besinler plasenta ve kordon sayesinde su aracılığıyla bebeğe taşınmaktadır. Çay, kahve, kola gibi vücuttan sıvı kaybetmenize neden olan kafeinli içecekleri tüketmek yerine su, ayran, meyve suyunu tercih edin.

8-Güvenli gıda seçmeye özen gösterin; Besinleri satın alırken uygun ambalajlanmış olması, uygun sıcaklıkta saklanmış olması, sağlıklı pişirme yöntemi uygulanmış olması ve hijyenik koşullarda üretilmiş olması çok önemlidir. Örneğin gereksiniminiz olan kalsiyumu karşılamanız için günde 3 bardak süt veya yoğurda ihtiyacınız var, bunu eğer açıkta satılan ürünlerden seçerseniz besin zehirlenmesi riski ile karşı karşıyasınız demektir. Bunun gibi riskleri azaltmak için güvenli gıdaları satın almalı, doğru şekilde saklamalı ve daha sağlıklı olan fırında pişirme yöntemini tercih etmelisiniz.

Diyetisyen Aysen ARICAN

16 Ocak 2012 Pazartesi

BALIĞINH FAYDALARI,balığın yararları, balık yemek, bunama

BU YAZI DİZİMİZDE BALIĞIN FAYDALARINI EKLİYORUZ ARKADAŞLAR.
Alzheimer ve felç sonrası bunamaya maruz kalmak istemeyenlere haftada 4 gün yürüyüş yapmayı tavsiye eden nöroloji uzmanları, Alzheimer’dan korunmak için de haftada en az 2 gün balık yemeyi öneriyor

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağatay Öncel, bunamanın Alzheimer ve felçle gelebilen bir hastalık olduğunu söyledi.


Haftada 2 gün balık tüketin

Hipertansiyon ve şeker hastalığının beyin ve damar hastalıklarına sebep olan hastalıkların başında geldiğini belirten Doç. Dr. Öncel, “Beyin ve damar hastalıklarından kurtulmak için sakin, stressiz bir yaşam sürmek gerekiyor. Fizik egzersizlerinden uzak kalmak beyin hastalıkları için ciddi bir risk faktörü. Sigara ve aşırı alkol alımı bu hastalıklara davetiye çıkarır” şeklinde konuştu.

Beyin ve damar hastalıklarından korunmanın mümkün olduğunu bildiren Öncel, hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Tansiyonu kontrol etmek ve az tuzlu yemek lazım. Akdeniz diyeti dediğimiz Alzheimer den de koruduğu tespit edilen sebze, meyve ve beyaz et tüketimi hastalığı önler. Haftada 2 gün balık tüketmek gerekiyor.

Alzheimer ve felç sonrası meydana gelen bunamalardan kurtulmak istiyorsanız, haftada 4 gün yürüyün. Biz hastalarımıza 5 dakika yürüyüş öneriyoruz. Öyle masraf gerektiren bir aktivite de değil. Yürümenin şekerden, damarlarda yağ tabakasından koruduğu da tespit edildi.

Ayrıca beyinin zarar görmesini istemiyorsanız sigarayı bırakmak, aşırı alkolden kaçınmak gerekiyor. Bunlar Alzheimer’den sonra en sık gelen bunama ve felç sonrası bunamadan da koruyor. Buna uyabilirsek felç sonrası gelen bunamadan da korunabiliyoruz.”














Akdeniz DiyetiAlzheimerbalığın faydalarıbalığın yararlarıbalık yemekbunama,bunama tedavisibunamanın nedenleriDoç. Dr. Çağatay Öncelfelçfelç sonrası bunamatansiyonu kontrol etmekyürüyüşün faydalarıyürüyüşün yararları

10 Ocak 2012 Salı

DOMATESİN FAYDALARI,DOMATESİN YARARLARI


Düzenli domates tüketen insanların cilt yapısı normal insanlara oranla yüzde 60 daha genç görünmektedir.
Bu durumun temel nedeni ise domatesin içeriğinde bulunan likopenden kaynaklanmaktadır. Bu benzersiz ürün aynı zamanda son derece etkili bir antioksidan olarak da ortaya çıkmaktadır.
Likopen Nedir?
Likopen; kırmızı renge sahip olan çok güçlü bir karatenoid antioksidandır. Domates ve diğer kırmızı renkli sebzelerde bulunmaktadır. Vücudun ve özellikle cildin düzenlenmesine yardımcı olmaktadır. Domatesin dışında; karpuz, greyfurt ve kuş burnundan yoğun olarak bulunmaktadır.
En büyük faydası ise mor ve ötesi ışınların meydana getirdiği tekli oksijenlerin cilde olan zararlarını sıfıra indirmesidir. Bu şekilde sıfıra yakın bir azatlım gözlenmesi de son derece önemli etkilerinden kurtulmak anlamına gelmektedir.
Öncelikle cildin yaşlanmasında bir adım daha gerilere gitmek söz konusu olmaktadır. Düzenli olarak likopen tüketimi meydana geldiği zaman hem cildiniz daha sıkı bir hale gelecek hem de son derece önemli görevleri tek başlık altında inceleyebileceksiniz.
Gıda Boyası Olarak da Kullanılıyor
Son dönemler içerisinde likopenin gıda boyası olarak da kullanılmaya başlanması oldukça önemli bir kaynak haline gelmesi anlamına gelmektedir. İnsan sağlığına zararlı bir etkisi olmaması da onu önemli yapan etkiler arasında yer alıyor.